Bu aralar her şey “ateş pahası” ya… Günümüzde ateş de yani ısınmak da çok pahalı ancak “ateş pahası” tanımının kökenine baktığımızda o zamanlar farklı olduğunu görüyoruz.
📍
Derler ki Kanuni Sultan Süleyman maiyetiyle birlikte ava çıktığı bir gün öyle bir yağmur boşalır ki avı bırakıp sığınacak yer ararlar. Sonunda bir han bulurlar. Hanın sahibi gelenleri tanımasa da onları rahat hissettirmek için uğraşır. Sıcak bir ateşin başına oturtur.
📍
Sultan bir süre sonra “şu ateş bin altın eder” der. Ertesi sabah çıkarlarken Sultan’ın adamlarından biri hancıya ne kadar borçları olduğunu sorunca hancı “bin altın” cevabını verir. Sultan’ın adamı kükrer, “Sen sultanımızla alay mı edersin be ey gafil, o odunlar bir altın bile etmez” der.
📍
Hancı durumu anlar, bu kez can korkusuyla “Odunların pahası bir altın etmez ama sağanak yağmur altında bu dağ başında hem sığınak bulmak hem de binbir zahmetle yakılmış bir ateşin karşısında ısınmak pahalı bir şey. Ben odunun değil, ateşin pahasını istedim” der. Sultan adama hak verir, ödeme yapılır.
📍
İşte “Ateş pahası” tanımı böyle ortaya çıkmış. Siz günümüze nasıl uyarlarsınız, uyarlanır mı bilmem.
.
Comments