Onlar açınca benim için İstanbul'a bahar gelmiş demektir. O İstanbul'un ağacıdır, öylesine yakışır bu şehre.. Renginden midir nedir bilmem, pembe ile morun sakin ama delice karışımı İstanbul ile çok uyum sağlar gözümde. İstanbul kurulduğundan beri de var olduğu söylenir. Her bahar binbir nazla gelir ve sadece 15 gün için gören gönülleri şenlendirir. Sonra hiç beklemediğiniz bir anda apansız kaybolur.
💕
Erguvanın ana vatanı ansiklopedilere göre güney Avrupa ve batı Asyadır ama efsaneler Filistin olduğunu söyler. Eski Mısır'da asalet sembolüdür. Homeros ise İlyada'da Hektor'un kemiklerinin konduğu altın kutunun erguvan renkli örtülerle sarılı olduğundan söz eder.
💕
Hırıstiyan inancına göre Yahuda; İsa'yı otuz gümüşe sattıktan sonra utancından kendini bir erguvan ağacına asmıştır ya, işte erguvan bu utancı kaldıramadığından, ihanet yükünü taşıyamadığından kızarmış bembeyaz çiçeği... İşte bu nedenle "Juda's Tree" (Yahuda Ağacı) olarak adlandırılır.
💕
Erguvan, çiçekleri ne kadar narin olsa da güçlü dalları nedeniyle Osmanlı döneminde baston yapımında da kullanıldı. Ayrıca Osmanlı mutfağında salatalar, üzerine erguvan konularak renklendirilirdi.
💕
Edebiyat dünyasında da hemen her şairin şiirinde karşımıza çıkar erguvan. Bazen Baki'nin dediği gibi yağmur damlalarıyla ıslanarak inci ve yakutla bezenmiş bir ağaca dönüşür, bazen Nef'i'nin yaptığı gibi yaseminlerle kucaklaşır. Ahmet Hamdi Tanpınar "Kültürümüzde gülden sonra adına bayram yapılacak ikinci çiçek erguvandır." der. Hilmi Yavuz sevgiliye, dile gelişlerde kaybolduğu için "erguvandın" diye seslenir. İlhan Aktaş Boğaziçi'ne "erguvan kokulu be hey zalim yar" diye haykırır, Edip Cansever ise görkemli bir erguvan imparatorluğunu anlatır.
💕
Şimdi İstanbul için erguvan vaktidir, göz açıp kapayıncaya kadar da geçer. Bir sabah uyanırsınız ki artık yoktur. Ya da gözünüzün önünde aniden bir deli rüzgarla başlayan bir deli yağmur yağar, dökülüverirler. O telaşla üzerlerine basar geçersiniz. Bence bu görkemli şenliği bugünlerde kaçırmayın...
Comments