Fındık
- Ayse Bayvas
- 30 Eyl
- 1 dakikada okunur
Osmanlı döneminde kahverengiye “fındıki” denirmiş. Fındık sözcüğü, Antik Çağda Karadeniz’in adı olan “Pont Exinus”tan türetilen “pontik” sözcüğünden meydana gelmiştir. Plinus da, Pontos kıyılarından getirildiği için, fındığa “Pontos cevizi” denildiğini kaydetmiştir. Fındık Akdeniz, Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine Doğu Karadeniz’den adını da beraber getirerek yayılmıştır.
🌰
Fındık sözcüğünün Farsçası “fonduk”, Arapçası “bunduk”, Latincesi “nux”tur.
🌰
Fındığın anavatanı hakkında birçok yazar, tabiat bilgini ve tarihçi değişik görüşler ileri sürer. Arkeolojik kazılar MÖ 10000’li yıllarda fındığın mezolitik diyetlerin bir parçası olduğunu kanıtlıyor. Çin yazılı kaynaklarında MÖ 2838 yıllarında Çinde yetiştiriciliğinin yapıldığını, fındığın Tanrı’nın insanlara ihsan eylediği beş kutsal meyveden birisi olduğunu öğreniyoruz.
🌰
Herodotos (MÖ 490-425), Herodot Tarihi olarak adlandırılan eserinde fındığın Karadeniz’in doğusunda yetiştirildiğini yazar ve Antik Çağ’da fındığın yağının nasıl çıkarıldığını da tarif eder. Fındık içlerinin bir torbaya konulup sıkılmasıyla fındık yağı elde edilmesi, günümüzde, kırsal kesimde zeytinden ve fındıktan yağ elde edilmesinde kullanılan usullere benzer.






Yorumlar