Dün Djivan Gasparian’ı anmıştım, Muş’tan göç eden bir ailenin çocuğuydu. Öyle ihmal edilmiş bir kenttir ki Muş, Varto dışında bir yeri pek bilinmez. O da 1966’da yaşanan deprem nedeniyle bilinir daha çok zaten.
📍
Muş, her tarafında dağ olan bir ildir. En güzellerinden biri de Varto ilçesinde bugün Akdoğan olarak anılan Hamurpet dağıdır. Dağın üzerindeki göl ise eşsizdir. Kışın buz tuttuğu zaman da etrafı yeşillendiğinde de. Aslında burası Büyük ve Küçük olmak üzere iki gölden oluşur.
📍
Ama beni en çok etkileyen efsaneleridir. Bir anlatıya göre köyde yaşayan bir kadın, iki buğday başağı ile iki çocuğa hamile kalır. Köylü tarafından iftiraya uğrayarak köyden uzaklaştırılır. İki çocuğuyla sefalet içinde yaşayan bu kadın köy ahalisi için, “yerle bir olasınız, su altında kalasınız” şeklinde beddualar eder. Günün birinde, bir ejderha belirerek kadını ve çocuklarını koruyarak, köyü yerle yeksan eder ve ejderhanın çıktığı yerden gelen suyla dolan köy, tamamen sular altında kalır. Yerel halk hala gölde oluşan kasırga ve rüzgarlı havalarda dev bir yılanın belirdiğini anlatır.
📍
Aynı zamanda Aleviler için kutsal olan Hızır’ın Kır Atı‘nın görüldüğü yer olarak kabul edilir. Civar köylerde bir küskünlük ya da kırgınlık olduğu zamanlarda göldeki suların çekildiği de iddialar arasında.
📍
Hamurpet isminin anlamı ise pek bilinmiyor. Bir görüş Urartu dilinden geldiği yönünde ki ispatlamış değil. Bana Ermenice karşılıklarda yardımcı olan sevgili uzman arkadaşımla da konuştuk ama bulamadık. Belki o yörede yaşamaya devam eden Zaza topluluklarında bir anlamı vardır.
Comentários