Orhan Veli “İstanbul’un orta yeri sinema” dediğinde neresi olduğu biliniyordu, sonra unutuldu. Bir mısra olarak üzerinde düşünülmeden söylendi yıllarca.
📌📌📌
Osmanlıda, “İstanbul” dendiğinde; "Sur içi" yani bugünkü tanımıyla “Tarihi yarımada” kastedilmekteydi. Osmanlılar sur içinde kalan bölgeye "Nefs-i İstanbul" derlerdi. Üsküdar, Galata ve Eyüp ise "Bilâd-i Selase" -Üç belde- diye anılırdı. Beykoz’dan, Üsküdar’dan Sur içine gidileceği vakit, “İstanbul’a gidiyorum” denilirdi. Bu söylem 20. YY ortalarına kadar devam etmiştir.
📌📌📌
Bir anlatıya göre, Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan’dan, İstanbul’un tam orta noktasını bulmasını ister. O yıllarda İstanbul sadece Suriçi’nden oluştuğu için, şehrin ölçülebilir fiziki bir alanı mevcut tabii. Birtakım detaylı hesaplamalardan sonra, Dinan, Suriçi’nin “Geometrik Ağırlık Noktası” milimi milimine tespit eder. Bu noktaya, yekpare, parlak yeşil granit silindirik bir sütun diker. Sütunun olduğu nokta, inşa edilecek caminin avlusunun güney kısmına tam oturacak şekilde ayarlanmıştır. Daha doğrusu, caminin avlusu, bu merkezle kesişecek şekilde tasarlanmış demek lazım. Ve ardından cami inşa edilerek, 1548’de tamamlanıyor.
📌📌📌
Bu noktadan ilerisi Vezneciler denilen semt yani Direklerarası’nın olduğu yer. Direklerarası, Vezneciler, Laleli, Saraçhane, Zeyrek, Fatih gibi varlıklı halkın, memurların yaşadığı semtlerin çarşı bölgesiydi. Derken tiyatrolar da burada yer aldı. Sonra sinemalar başladı.
📌📌📌
Ve Orhan Veli şiirinde “İstanbul’un orta yeri sinema” dediğinde herkes anlarken Direklerarası da şehrin orta yeri de unutuldu.
Comments