Dün Paris bistrolarının ikonik sandalyelerinden söz etmiştim. Bugün de Anadolu’da giderek vazgeçilen ancak tarihi çok eskilere giden kürsü sandalyelerden söz etmesem olmaz.
📍
Kürsü, birkaç anlama gelen bir kelime. Fakültelerde bir bölümün dallarından her biri; Hatiplerin çıktığı yüksek yer; Bir kısım ibadethanelerde vaizlerin vaaz verdikleri yer; Piskoposun kilisede oturduğu sandalye gibi…
📍
Etimoloji sözlüğüne göre Sumerce ĝeš-guzza (=ahşaptan yaplmış olan oturak), Akadca kussûm (=sandalye), İbranice kissai (=sandalye), Aramice kursaya, Süryanice, Kürtçe ve Peştuca kursi, Arapça ve Farsça kursî, Urduca karsi, Nepalce kursi, Hintçe kurasee (ok. karsi), Pencapça kurasi, Lehçe krzeslo (=sandalye), Swahilice kiti, Yunanca karékla örnekleri yaygın olarak ‘sandalye’ karşılığında biliniyor. Kürsü sözü, öyle anlaşılıyor ki, Sümerce‘den gelen Hint-Avrupai bir köke dayanıyor.
📍
Daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da gördüğümüz kürsülere “at bin taburesi” adı da verilir. Her şehir kendine ait olduğunu iddia eder üstelik. Buna rağmen niye giderek azaldığını yıllardır hiç anlamam.
Comments