google-site-verification=PbL_5t5j-grNUlEnxPDPRb9h69cnQI7ks2lm5P-n88U
top of page
Yazarın fotoğrafıAyse Bayvas

L'Inconnue

Adının ne olduğunu kimse bilmiyor. Yaşını ve geçmişini de. Hayatının onu Paris'e nasıl getirdiğini ve onu Seine Nehri'nde boğulmaya kadar götüren süreci de. Ancak 19. yüzyılın sonlarında cansız bedeni o bulanık sulardan çekildiğinde, sonsuza dek L'Inconnue de la Seine (Seine'nin bilinmeyen kadını) olarak bilinen kız, ölümle ilgili inanılmaz yeni bir hikayeye başladı.

📍

Bu tuhaf ikinci bölümde kimsenin tahmin edemeyeceği gerçeküstü bir şekilde milyonlarca hayatın kurtarılmasına yardımcı oldu/oluyor.

📍

Öldüğünde yaklaşık 16 yaşında olduğu tahmin edilen L'Inconnue’nün vücudunda hiçbir iz olmadığından kendi canına kıydığı sonucuna varıldı. Seine nehrinden çıkarıldıktan sonra, Paris morguna nakledilip kimlik tespiti amacıyla diğer bilinmeyen ölülerin cesetlerinin yanında halka açık teşhir edildi ancak kimse tanımadı ya da en azından hiç kimse öne çıkmadı.

📍

Ancak yüzünün ölüm halinde bile sakin görünümü başları döndürdü. Bir görevli o kadar etkilendi ki, yüzünün alçıdan maskesinin yapılmasını emretti. Maske bir hit oldu. Çok geçmeden, L'Inconnue'nun cezbedici, ölümcül sureti, Paris'te, ardından Almanya'da ve Avrupa'nın geri kalanında hediyelik eşya dükkanlarında satılan kopyalarda yeniden üretildi.

📍

Filozof ve yazar Albert Camus tarafından "boğulmuş Mona Lisa" olarak tanımlanan bu bilinmeyen ölü kızın büyüleyici maskesi, imrenilen bir kültürel simge haline geldi.

📍

ncak büyülenenler sadece ressamlar değildi. Şairler ve romancılar da büyülendi. L’inconnue sayısız dramatik hikaye uyduran erken 20. yüzyıl yazarları için bir tür hastalıklı ilgiye dönüştü. Kuşkusuz suda ölüm çok romantik bir kavramdı. Ölüm, su ve kadın ise baştan çıkarıcı bir kombinasyondu.

📍

Bu şöhret ve hayranlık patlamasından yarım yüzyıl sonra Asmund Laerdal adlı Norveçli bir oyuncak üreticisi bu yüzü kullanarak “Anne” adlı uyuyan bebeği yaptı. Uyuyor olabilirdi ama Anne, L'Inconnue değildi. En azından, henüz değildi. Bir gün, Laerdal'ın iki yaşındaki oğlu Tore neredeyse boğuluyordu. Oğlunu kurtardıktan sonra bir grup anestezi uzmanı Laerdal'a yeni geliştirilmiş bir canlandırma tekniğini göstermek için bir bebeğe ihtiyaçları olduğunu söyledi.

📍

Sonuç olarak bu bebek, 1960'larda piyasaya çıktığından beri şimdiye kadarki ilk ve en başarılı 'hasta simülatörü' olarak kabul ediliyor. Aslında dünyanın en çok öpülen dudaklarına sahip.

8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page