Dün akşam yapılan ilk sahurla birlikte bugün Ramazan ayı başladı. Çocukken en çok pide zamanının geldiğine ve camilerdeki ışıklı askıları göreceğime sevinirdim. Gerçekten de eski İstanbul hayatında Ramazan ayı geleneklerinin en güzellerinden biri bence selâtin camilerine mahyalar (benim çocukluk deyimimle ışıklı askılar) kurulmasıdır. Hala kuruluyor ama nedense eskiler daha güzeldi diye düşünüyorum hep.
🌙
Mahya, Arapça’da “hayat” aynı zamanda da “aylık” demektir. İlk örneklerinin 16. Yüzyıla dayandığı biliniyor. İlk başlarda mahyalar yazılardan çok resimlerle kurulan birer görsel şölenmiş. O devrin estetik zevkine uyacak şekilde köprü, kuş, cami, minare ve savaş topu gibi nesneler resmedilirmiş. Ayrıca hareketli mahyalar da varmış. Mahya ustası resimleri yerleştirdikten sonra minare veya avludan ipleri oynatarak mahyanın hareket etmesini, çeşitli şekillere girmesini sağlıyormuş ki bu büyük bir ustalık gerektiriyordu kuşkusuz.
🌙
Daha sonraki yıllarda da âyet ve hadislerin yazıldığı mahyalar söz konusu. Savaş yıllarında ise toplumun zafere olan inancını pekiştirecek ibareler yazılmış mahyalara, "Yetimleri Unutma" "Muhacirleri Unutma" gibi yazılar yani. Devrin sıkıntı içinde olan kesimlerine yardımda bulunma çağrısı da yapılıyormuş.
🌙
Anlaşılan o ki o devirde mahyalar sadece birer görsel şölen değillerdi, toplumsal uyarıcı nitelikleri de vardı. Mahyacılık geleneği bugün de aynı işlevleriyle devam ettiriliyor."Oruç tut, sıhhat bul" gibi kısa, öz, doğru ama bir şey eksik... Yukarıdakileri bildikten sonra size de öyle gelmiyor mu?
Comments