Bir kent ‘deli’lerini heykelini dikecek kadar sever mi? Tunceli sever. Çünkü bilirler ki kim deli kim veli pek belli olmaz bu dünyada.
📍
Nüfus kayıtlarında ismi "Hüseyin Tatar"dı. Dersimliler O'na " Sey Uşên" (Şewuşen) diyorlardı. Kureyşan aşiretinden olduğu için herkes onu da "Seyit" mertebesinde görüyordu. Tunceli'de keramet sahibi diye kabul edildi, kimse ona "deli" demedi.
📍
Pek konuşmazdı, ancak sevdikleriyle konuşurdu. Dilenmezdi, kimseyi rahatsız etmez, kimseye zarar vermezdi. Divaneydi ama gururluydu. Ancak kalbi temiz olanların masasına gider ve onların yemeğini teklifsiz yer, içkilerini doğallıkla içer, yanık sigaralarını ellerinden alırdı. Ne kimseden para kabul ederdi, ne sigara paketi, ne de yardım.
📍
Hisleri de çok kuvvetliydi. Bir sıkıntısı, derdi veya beklentisi olan gelip ona muradının olup olmayacağını sormaya başlardı. Verdiği cevapların büyük kısmı gerçekleşirdi. Kar altında uyuyup donmayan, hiç hastalanmayan para veya herhangi bir dünyevi isteği olmayan, herkesin verdiğini kabul etmeyen Sey Uşên rivayet odur ki, çocukluğunda tanık olduğu Dersim İsyanı ve birçok yakınını kaybetmesi nedeniyle herkesten farklı olmuştu (gördüğünüz gibi delirdi demeye dilim varmıyor).
📍
‘Ben kolay kolay ölmem beni bir deli öldürecek’ demişti. 1994 yılı sonbaharında sokakta uyurken Tunceli’ye öğretmenlik için gelen yine şizofren hastası bir öğretmen tarafından başına taşla vurularak öldürüldü. Cenazesine on binlerce insan katıldı.
📍
Ben onu tanımaya yetişemedim ama hep dinledim, hep saygı duydum. İzlemek isterseniz “İnsanın Deli Dediği” adlı belgeselde hikayesi var.
Comments