google-site-verification=PbL_5t5j-grNUlEnxPDPRb9h69cnQI7ks2lm5P-n88U
top of page
Yazarın fotoğrafıAyse Bayvas

Tiryak - Tiryâki

Bugün bir deyim açıklama günü olsun.

🚦🚦🚦

Osmanlı döneminde afyona ‘tiryâk’, afyonu kullanana ise ‘tiryâki’ denirdi. İstanbul’da esnâf-ı bengciyan adı verilen bir sınıf bulunuyordu. Bunlar Süleymaniye semtindeki Evvel ve Sani medreselerinin önünde bulunan Tiryâkiler Çarşısı’nda yer alan dükkânlarda şurup, macun, levha gibi esrar içeren karışımlar hazırlayıp tiryâkilere satıyorlardı.

🚦🚦🚦

Halkın %80’inin afyon kullandığı, ceplerinde sürekli taşıdığı biliniyor. Afyona mercimekten daha küçük bir miktarla başlanır, yavaş yavaş iri fındık büyüklüğüne kadar yükseltilir. Bunun dışında afyonun tütünle karıştırılarak nargileyle de içildiği gibi sıvı halinde de içildiği görülmüştür.

🚦🚦🚦

Tiryâkiler, Ramazan ayında afyonu macun haline getirir, macunu iki üç kat kâğıda sararak sahurda iki üç tane yutarlarmış. Böylece kâğıt mide öz suyunda eriyince macun midede dağılır ve birkaç saatliğine keyif devam edermiş. Ancak bu planın yolunda gitmediği, afyon kâğıdının zor parçalandığı yahut kana karışması geciktiği durumlarda tiryâki krizlere girer ve dış dünyadan âdeta kopuverir. Afyonu patlayıp kana karışıncaya kadar da farklı tepkiler verir.

🚦🚦🚦

Konuşulan veya yapılan şeye uygun karşılık verilmeyen, anlama ve algılamada geciken durumlarda ‘daha afyonu patlamamış’ deyimi kullanılması da bundandır.



12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Bernini

Kar

Comments


bottom of page