google-site-verification=PbL_5t5j-grNUlEnxPDPRb9h69cnQI7ks2lm5P-n88U
top of page

Tarihin Malı Deniz

2005-06-15

Türkiye, üzerinde barındırdığı kültürel ve doğal zenginlikleri nedeniyle her zaman insanlar tarafından yapılan tahribatla karşılaşmıştır. Ne yazık ki kültürel varlıkları koruma bilinci, geçmişte olduğu gibi günümüzde de hala toplumsal yaygınlık kazanmamıştır. Her ne kadar zaman zaman konuyla ilgili çeşitli girişimler yapılıyorsa da (ya da "yapılıyor gibi yapılıyorsa da") gerçek, günlük politikalarla değişmektedir.

Hepimiz "Define" kelimesi ile, ilk kez "Define Adası" adlı romanın vasıtasıyla tanıştık. Bazılarımız dedesinden eski define haritaları ile ilgili hikayeler dinledi sonra da çogunu unuttu. Unutmayanlar ve o hikayelere inananlar ise, o gizemli dünyaya define aramaya koyuldu.

Para hırsı ile define aramak üzere yola çıkanlar, tarihe saygısızlık ettiklerinin, tarih kapkaççılığı/hırsızlığı yaptıklarını bir ihtimal farkında olsalar da, aldırmadıkları çok açıktır...

Türkiye'nin neredeyse tamamının "Tehdit Altındaki Dünya Mirası" olduğunu göz önüne alırsak durumun içler acısı olduğunu söyleyebiliriz. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 4. Bölüm'ünde yer alan "Araştırma, Sondaj, Kazı ve Define Arama" başlıklı kısmın 35. maddesine göre taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını meydana çıkartmak üzere, araştırma, sondaj ve kazı yapma hakkı, sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı'na aittir. Kazılarda meydana çıkartılan bütün taşınır kültür ve tabiat varlıkları, kazı yapan heyet ve kurumlar tarafından her yıl yapılan kazı sonunda bağlı olduğu ildeki devlet müzesine verileceği; kazı ve sondaj araştırmalarında elde edilen insan ve hayvan iskeletleri ile bütün fosiller, bakanlıkça uygun görüldüğü takdirde tabiat tarihi müzeleri ile üniversitelere veya ilgili diğer bilim kurumlarına verileceği; ayrıca, kazı ve sondaj araştırmalarında elde edilen askeri tarihle ilgili her türlü taşınır kültür varlığı, Genelkurmay Başkanlığı'nın uygun görüşü ile, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca askeri müzelere devredileceği hükmü ise 41. maddede belirtilmiştir.

Define arama ile ilgili olan 50. madde ise şöyledir: "Define aramak isteyenlere, bu Kanunun 6. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olarak belirtilen yerler ile tespit ve tescil edilen SİT alanları ve mezarlıklar dışında, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca define arama ruhsatnamesi verilebilir.

Define aramak isteyenlere aynı süre içinde birden fazla yerde arama izni verilemez. Define arama izni, başkalarına devredilemez. Bu iş için bir başkası tevkil olunamaz.

Arama ruhsatının verilmesi, define arayıcıdan istenecek belgeler, aramanın yapılması, çıkan defineden arayıcıya tanınacak haklar, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı'nın birlikte düzenleyeceği yönetmelikte belirtilir."

Kanundan da anlaşılacağı gibi define aramak, kazı izninden tamamen farklı ve kolay hükümlere tabi olduğu için isteyenler bir dilekçe ile , define aranacak sahanın yetkili teknik elemanına çizdirilmiş İl Bayındırlık Müdürlüğü'nce tasdikli 1/500 ölçekli krokisi, krokisi çıkarılamayacak ev ve bunun gibi yerler için ise ada, parsel ve çap numarasını belirten vaziyet planı, uzaktan ve yakından olmak üzere çeşitli yönlerden çekilmiş net fotoğrafları, define aranacak yer sahibi ise gerçek kişilerden Noter tasdikli muvafakatname, tüzel kişilerden de yetkili organlardan alınacak muvafakat yazısı ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne başvurdukları takdirde, 100 m2'yi geçmemek üzere bir kazı izni alabilmektedir.

Günümüzde define aramak için çeşitli aletlerin açık bir şekilde (hatta internet üzerinden) satışının yanısıra define haritası işaretlerinin çözümüne dair çizimlerin sadece 40 YTL'ye evinize kadar ulaşması son derece kolaydır.

Anadolu'daki höyüklerde, tarihi yerleşimlerde aranan definelerden, soyulmaya çalışılan kaya mezarlarından sonuca varan oldu mu bilemeyiz ama bugünlerde pek çok kişi Edirne'de aranan definenin sonucunu merakla (!) beklemektedir. Edirne'de aralarında Edirne Belediye Başkanı'nın oğlunun da bulunduğu define avcıları, belediye bahçesinde yaptıkları kazı çalışmalarında foseptik çukuruna rastlamalarına rağmen (ki bu, tarihin, bir defineciye verip verebileceği en iyi hediyedir!) aramalarına devam etmektedir. Ayrıca TV kanalları da haberlerde Edirne'ye canlı yayın ekipmanını göndererek yayınlar yapmakta, Anadolu'nun çeşitli yerlerinden definecilerin akın akın bölgeye taşınmasına çanak tutmaktadır. Oysa yine aynı günlerde gazetelerde, İzmir'in Gaziemir ilçesi Çatalkaya Yolu Papara mevkiinde, define tutkusunun ölümle sonuçlandığı haberleri de yer almıştır. Ekonomik krizin boy gösterdiği, işsizliğin yoğunlaştığı son yıllarda kolay yoldan zengin olmak isteyenler tarafından, tonlarca altın bulunduğu iddiasıyla Konya'da bir mağara ile Bartın'ın Amasra ilçesi açıklarında binlerce altın ve gümüş sikkeyle battığına inanılan bir Osmanlı gemisinin çıkarılması için planlar yapıldığı gündeme gelmektedir.


Sonuç olarak; arkeolojik mesleki temel eğitimi almamış ve konu ile yakın ilişkisi dahi bulunmayan disiplinlerden gelenlere bile Türkiye'de kazı izninin verilmesinin yanlış olması kadar ellerinde nereden geldiği belli olmayan ve gerçekliği işin ehli kişilerce ispatlanmamış haritalarla "define arama" adı altında kazı izni vermek de bir o kadar yanlıştır. 2863 no'lu kanunun en kısa zamanda revizyonuna ihtiyaç vardır (Ama kültür ve tabiat varlıklarının belirlenmesinde madenci çıkarlarının öncelikli tutulması gibi revizyonlara değil!). İzin almadan kazı yapanlar için ise eğitim sisteminin iyileştirilmesi, ilkokul yıllarından başlayarak arkeoloji eğitimi verilmesi ve bilinçlendirme konusunda resmi kurumlar ile sivil toplum kuruluşlarının ortak bir platformda işbirliği yapması şarttır. Bu çalışmaların, uzun bir zaman alacağı kuşkusuzdur; ancak "çok geç" olmadan yola çıkılması gerektiği de apaçık ortadır...

Acil önlemler hemen alınmalıdır, yoksa 2005 yazında da tıpkı diğer yıllarda oldugu gibi geriye dönülemeyecek talan tüm şiddetiyle sürecektir.

Lütfen uyumayalım!



TAY NE DİYOR?

"Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca define aramak isteyenlere, SİT alanları dışında olması koşulu ve ilgili bakanlıklardan temsilci bulundurma zorunluluğuyla define arama ruhsatı verilmektedir. Defineci şeklinde anılan, define arayan insan tipinin özel bir profil arzettiği bu kişilerin, özünde geçmişe duyulan merak, köklerini araştırma, arkeoloji, tarih aşkından ziyade, bulmayı umduğu definenin hayaliyle yaşadığı, kolay para peşinde olduğu bir gerçektir. Define arama çalışmalarının temsilci gözetiminde yapılması zorunlu kılınsa da bilimsellikle bağdaşmayan bu kazıların yarattığı/yaratacağı tahribata yasal zemin hazırlanmaktadır. Bu yasayla tanımlı hale gelen definecilik kavramı yaygınlaşarak önüne geçilemez bir soruna dönüşmektedir. Toplumdaki tüm sorunların birbiriyle ilişkili olduğu düşünülecek olursa, kanımızca kaçakçılık, tarih hırsızlığı zihniyetini beraberinde getiren definecilik olgusu, kültürel bilincin yerleşemediği, geçmişleri kayıp insan profilleri yaratacağından, toplumun sağlıklı bir geleceğe ulaşması yönünde önemli bir engeldir.

Bunun içindir ki, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nda yer alan 50. maddenin külliyen ortadan kaldırılması, hiçbir definecilik faaliyetine ruhsat verilmemesi, bu kanunla korunmaya çalışılan değerlerin bir başka açıdan tahribatını büyük ölçüde önleyecek, tahribatın yasal bir boyut kazanmasını da engelleyecektir."


Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri Tahribat Raporu - 2002 / İç Anadolu Bölgesi


Ayşe Didem Bayvas

 

TAY Haber için tıklayınız.

bottom of page