google-site-verification=PbL_5t5j-grNUlEnxPDPRb9h69cnQI7ks2lm5P-n88U
top of page
Yazarın fotoğrafıAyse Bayvas

Davud

Bilen bilir, ben iflah olmaz bir Michelangelo hayranıyımdır. Eserlerini ayırt etmeden severim. Nasıl anlatacağımı bilemem, bir sürü şey söylemek isterim zaman dar kalır. Bugünü 1504 yılında bugün açılışı yapılan “Davud” heykeline ayırdım ama malum yerim dar.


Bu nedenle Davud ve Golyat hikayesine hiç girmiyorum. Öyküden çıkarmamız beklenen ders ise önemli olanın fiziksel olarak güçlü görünmek değil tanrının sevgili kulu olmak olduğudur. Floransalılar da kendilerini Davut'a benzeterek her düşmana karşı

direnebileceklerini söylemektedirler—şehirden kaçmak zorunda

bıraktıkları Medicilere hatta Medicileri destekleyen papalığa bile.


Sipariş, belli bir politik mesaj amacıyla Floransa Cumhuriyeti tarafından verilmişti. Heykele ilk başlayan usta yarım bırakmış Michelangelo mermeri bu aşamada devralmıştı ve ondan bir Davud heykeli çıkarmaktan başka bir seçeneği yoktu.


Ancak Michelangelo yaratıcı bir katkı yapar ve o dönemin geleneklerine aykırı bir iş ortaya çıkarır. Öncelikle ortaya çıkan eser Golyat'ı içermez. Daha önce yapılmış ister resim ister heykel olsun hiçbir Davut temalı eserde Golyat tümüyle görmezden gelinmemiştir. Davut'un çoban torbası heykelde yer almadığı gibi sapan da ancak arkadan bakıldığında görülebilmektedir; öyküde söz edilen beş çakıl da sağ avucunun içinde saklıdır. Önden bakıldığında elinde tuttuğu şeyin bir sapan olduğu

anlaşılmamaktadır. Bütün bu ayrıntılardan çok daha önemli bir sorun ise Davut'un çelimsiz bir ergen olmak şöyle dursun atletik yapıda ideal ölçülerde bir figür olarak ortaya konmuş olmasıdır. Bugün için eserin sanatsal değerini tartışmak ve bunu yaparken öyküyü doğru ve kolay anlaşılır biçimde anlatmıyor olmasını umursamamak olanaklıdır. Ancak o dönem için bu son derece devrimci bir tutumdu. Her ne kadar aralarında da Vinci'nin de bulunduğu kurul eserin bir başyapıt olduğunu kabul etse de heykel, sergileneceği yere taşınırken kimileri tarafından taşlanmıştır.


Michelangelo bu eserinde, zamanda geri gidip Davut ile Golyat arasındaki savaşı izlesek ne göreceğimizi göstermek gibi bir amacı benimsememiş onun yerine hayranlık duyduğu Antik Yunan heykellerini taklit edip bir Yunan tanrısı heykeli ortaya koymuştur.


Kendisine verilen işi yapmış görünmek için de heykelin eline bir sapan yerleştirmiştir. Heykelin aslında bir Antik Yunan heykeli olarak tasarlanmış oluşunun bir diğer göstergesi de çıplak olmasıdır. Eski Roma döneminden sonra yapılan ilk çıplak heykel Donatello'nun 1443 yılında tamamlanan bronz Davut heykeliydi. Bu heykel de Medici ailesi tarafından yaptırılmıştı. Golyat'ın kesik başı üstünde kılıcı ile duran, kadınsı hatları olan çıplak bir oğlan çocuğu betimleniyordu. Michelangelo'nun da kendi mermer Davut'una başlamadan önce bu heykeli gördüğünü biliyoruz. Ancak Donatello'nun heykeli Medici sarayının iç avlusunda gözlerden uzakta saklanmaktaydı. Michelangelo'nun çıplak Davut'u ise herkesin görebileceği bir biçimde sergilenecekti. Michelangelo çıplaklığı, esere erotizm katan bir unsur olarak değil, Antikitenin üslubunun kullanımının gereği olarak görüyordu. Donatello'nun çıplak Davut'unun şapkası ve çizmesi varken, Michelangelo bu tür aksesuarlara yer vermemişti. Eserin ayakta durabilmesi için sağ ayağına bir destek yapılması gerekliliğini, öyküye ve yüzyılların geleneğine uygun olarak Golyat'ın kesik başıyla karşılaması beklenirken de bir ağaç kütüğünü tercih etmiş, heykelinin konu nedeniyle Antik benzerlerinden farklılaşmasına izin vermemişti.


William E. Wallace bu heykel için şöyle söylemektedir: “Rönesans'ın klasik Antikitenin 'yeniden doğuşu' olduğunu söylediğimizde, bunu hiçbir iş Michelangelo'nun Davut'undan daha iyi sergileyemez”.


“Davud” heykeli 1504’te bitti. Siparişi verenler heykelin payandalarda sergilenmek için fazla iyi olduğuna karar verdiler ve Davud’u resmî törenlerin yapıldığı ve dinsel törenlerin sonlandırıldığı Palazzo della Signora’nın (günümüzde Palazzo Vecchio) tam önünde sergilemek istemişlerdi. Heykeli sokaklardan geçirmek için özel bir araba yapılması gerekmişti. Normalde çok büyük olaylar için gösterilen dikkat ve ilgi ile yağlı direkler üzerinde kaydırılarak taşınan tahta bir kafes içerisindeki Michelangelo’nun 5,17 m’lik Davud heykeli, şehrin etrafındaki 4 saatlik yolculuğunun ardından Piazza della Signoria’ya ulaşmayı başardı.


Vasari, “Hem o dönemin hem de eski dünyanın heykellerinden çok daha fazla beğeni toplamıştı,” diyor. “Böylesi muhteşem bir eser ne Floransa’da ne de başka bir yerde görülmüştü. Heykelin bu kadar etkili olmasında ise sahip olduğu gücü göstermesinin yeri ayrıdır,” diye ekler ve hatta “ve bu yapıtı gören kişi, bizim dönemimizde ya da başka

dönemlerde herhangi bir sanatçı tarafından yapılmış başka bir heykeli görmese de olur.” diye yazar. Davud, burada 16 yaşındayken çok güçlü bir vücutla tasvir edilmiştir. Duruşu, muhteşem dengesi ve yerden kaldırılmış olarak resmedilen sol topuğuyla heykel benzediği düşünülen eserlerden oldukça farklıdır. Onların aksine oldukça sert, güçlü ve kibirli bir duruşa sahipti. Eşitliği tasvir eden görüntüsünün ardındaki güçlü enerji ve gerilim hissedilebilir. Elindeki taşı atmaya hazır vaziyettedir.


Klasik ikonlarda olduğu gibi Golyat zaferinin ardından devin başı üzerinde değil kesin olarak belirlenmemiş ve anlaşılamayan bir zaman diliminde resmedilmiştir. Michelangelo’nun amacı tarihi bir anlatıştan ziyade Davud’un gücünü sergilemektir. Heykelin anatomik özellikleri mükemmel insan oranında görülmektedir. Kaslara ve yapılara verdiği önem nedeniyle heykel sergilenmeye başladıktan sonra bile sanatçı üzerinde çalışmaya devam etmiştir.


Eser aşağıdan bakılmak üzere yapılmıştır. Bu yüzden detaylar fazla abartılmıştır. Figürün omzunun üzerinde dikkat çeken sapanın yanı sıra figürde neredeyse mükemmel ‘insan oranı’ betimlenmiştir. Heykel, erkek form bilgisi esas alınarak “disegno“ sanatsal disiplini yani teknik resim ile temellendirilmiştir. Bu disipline göre heykel en iyi sanat şekli

olarak ortaya konmuştur, çünkü ilahi yaratılışı taklit etmektedir.


Michelangelo bu disipline olan bağlılığını şu davranış şekliyle ortaya koymuştur: Sanki Davud onun çalıştığı mermer bloğun zaten içindedir ve onu dışarıya çıkarmak ister. Aynen insan ruhunun bedenin derinliklerinde bulunduğuna olan genel inanç gibi.



10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page