Anadolu’nun bereketli topraklarını sulayan nehirlerde özellikle de Dicle ile Fırat’ta binyıllardır taşımacılık da yapılır.
📌
Bunu Asur kabartmalarında bu ırmak taşıtlarının desenlerine rastlandığı için rahatça söylemek mümkün. Asurluların, “Kalaku” adını verdikleri basit sallarına bugün Anadolu’da “kelek” adı verilir.
📌
Koyun ve keçiler kesildikten sonra derileri, göğüs tarafından biraz yarılıp özenle yüzüldükten sonra dikilerek ayaklarının bağlanması işlemiyle kelek yapımı başlamış olur, insan soluğu ile üflenerek şişirilen deriler tulum adını alır. Tulum sayısı, ırmak suyunun azlığına, çokluğuna, taşınacak malın miktarına göre değişir. Bu sayı 50-400 arasında olabildiği gibi bazen 800-1000 tane de olabilir. Ortalama bir hesapla 150 tulumdan yapılmış bir kelek 2,5-3 ton yük taşıyabilir.
📌
Tulumlar hazırlandıktan sonra, bahçıvan sırığı denilen ağaçlardan birer metre aralıkla sağlı, sollu kirişler konulur ve onun üstüne de ince çubuklar dizilerek kare biçiminde bir sal ortaya çıkarılır. Hayvan derilerinden elde edilmiş tulumların, ağaç iskeletle birbirine bağlanmasından sonra kelek, yolcu ve yük taşımaya hazır demekti.
📌
Kelek hiçbir zaman hazır bulunmazdı. Önemli bir merkezlerde bile bu işi yapan ustalar sipariş olmaksızın kelek yapmazlardı. Çünkü hayvan derileri güneşe, suya karşı dayanıklı değildi ve çatladıkları için bunları sık sık sulamak, bakımını yapmak gerekirdi.
📌
Binlerce yıldan günümüze... Barajlar arttıkça kelek taşımacılığı da tarihe gömülecek.
Comments