Yok, yaz gelmedi de biraz içimiz açılsın dedim. Niyetim şu güzel evleri anlatmaktı aslında ama başından başlayayım gene.
💙
Burası tahmin ettiğiniz gibi Alaçatı. Antik dönemdeki adı ‘Agrillia’ ve antik İonia’nın tam merkezinde.
💙
Osmanlı kaynaklarında ‘Alacaat Aşireti’nin yerleştiği bir ‘yaya-müsellem’ köyü olarak geçiyor. Yani fethedilen yerlerde nüfus ve asker sayısı artınca, kurulan ordu teşkilatının bir parçası olan ‘yaya’ (piyade) ve ‘müsellem’ (süvari)
köyü… Adını da bu aşiretten alıyor.
💙
19.yüzyıl sonlarında Rum nüfus artmış ve artık (bağcılık işini iyi bilen Rumlar’ın sayesinde) özellikle bağları ile önemli bir üretim ve ticaret merkezi haline gelmiş. Ama isim biraz değişmiş çünkü Rumlar ‘Alacaat’ adını ‘Alasata’ olarak telaffuz etmeye başlamışlar.
💙
1912’deki Balkan Savaşı ile birlikte Alaçatı’nın kaderi değişmeye başlamış ama asıl değişiklik mübadele sonrasında olmuş. Balkanlar’dan gelen Müslüman Türkler bağcılık ve zeytincilik bilmedikleri için Alaçatı’daki bağlar sökülmüş, sekiler bozulmuş, yerlerine tütün dikilmiş.
💙
O şahane evler ise ‘Alaçatı taşı’ adı verilen ve ponza taşı görünümlü kesme taşların arasında binbir hikaye barındırıyor. Yazın serin, kışın sıcak tutan, iki katlı, avlulu, üst katında sofa çevresinde birkaç odanın dizilmesinden oluşan evlerin zemin katlarındaki depo ve servis mekânları Alaçatı’nın ticaret hayatındaki canlılığın göstergesi.
💙
Hayatımıza yeniden bahar geldiğinde, yollara çıkar Alaçatı’ya giderseniz bu sefer o güzelim evlere bu gözle bakarsınız belki.
