Size bir hikaye anlatacağım: Zengin ailesinden ayrılan sosyetik bir İngiliz genç kız, Max Ernst'e aşık olur ve onunla Paris'e kaçar ve kendini sürrealist hareketin merkezinde bulur. Savaş çıkınca Ernst ile ayrılırlar, daha sonra Meksika'ya gider ve ülkenin en ünlü sanatçılarından biri ve 1970'lerde Meksika'daki kadın kurtuluş hareketinin kurucu üyesi olur.
📍
“Başkaları için olduğu kadar kendim için de gizemliyim” cümlesinin sonuna kadar doğru olduğunu onu çalışırken öğrendim. Dahi bir ressam, heykeltıraş ve yazar, sevgili, anne, arkadaş ve akıl hocası, mistik, asi, öncü ve feminist. Kadınların karşı karşıya olduğu dış düşmanlar kadar kendi içlerinde de düşmanların olduğunun da acı içinde farkında olan, savaşa dayanıklı ama savunmasız bir kadın.
📍
Koyu gözleri, kıpkırmızı dudakları ve bir çağlayan gibi akan kuzgun bukleleriyle güzel ve ışıltılı bu kadın, 10 yaşında sürrealizmle ilgilenmeye başladı, 20 yaşında yazdığı kısa öyküsü, hayatı boyunca sergileyeceği tuhaf kara mizahın habercisiydi.
📍
Alman sürrealist ressam Max Ernst, onun için karısını terk etti ve birlikte Fransa'ya yerleştiler. Birbirlerinden beslendiler, evlerini balık ve kertenkeleler, deniz kızları ve kırmızı tek boynuzlu at gibi 'koruyucu hayvan' heykelleriyle süslediler ve birbirlerinin portrelerini yaptılar.
📍
İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde Gestapo tarafından tutuklan Max Ernst, Peggy Guggenheim'ın yardımıyla ABD'ye kaçtı, hatta evlendi ve arkasında perişan bir kadın bıraktı. Madrid’te yatırıldığı akıl hastanesinde geçirdiği zamanı yazdığı anıları ve travmasını görebildiğimiz resimleri var.
📍
Madrid'de tanıştığı Meksika büyükelçisi ve şair Renato Leduc ile evlendi; daha sonra boşansalar da hayatının ve sanatının gidişatını temelden değiştiren şey, Leduc ile Meksika'ya yaptığı yolculuktu. Orada tanıştığı Remedios Varo ve Kati Horna ile birbirlerinin hayal gücünden beslendiler.
📍
İkinci kocası Macar doğumlu fotoğrafçı Emericao ('Chiki') Weisz’den iki oğlu oldu. Yetmişler, feminizm de dahil olmak üzere liberal ve ilerici kadın hareketleriyle geldi. 1986’da New York'taki Kadın Grup Sanat Kongresi'nde kadınların kurtuluşu konusundaki sarsılmaz siyasi çabaları nedeniyle Yaşam Boyu Başarı Ödülü'ne layık görüldü. Çalışmalarındaki ana feminist tema, yaratıcı çabalarının tüm farklı kollarını bir arada tutan omurgaydı. Her fırsatta kadınlara seslendi ve cinsiyet kimliği üzerine ilk kitaplardan birini yazdı. Ayrıca, gerçek dünyayı tasvir etmek için halk hikayeleri, fantezi ve efsane kullanmanın bir Latin-Amerika stratejisi olan büyülü gerçekçiliği keşfediyordu.
📍
25 Mayıs 2011'de Mexico City'de, 94 yaşında 2000'den fazla sanat eseri yaratmış olan bu kadın, zatürree ile ilgili komplikasyonlardan öldü. Çalışmaları tüm dünyada sergilendi ve yaşayan bir kadın sürrealist sanatçı olarak en yüksek fiyatlara satıldı.
📍
“Kimsenin ilham perisi olmak için zamanım yoktu… Aileme isyan etmek ve sanatçı olmayı öğrenmekle çok meşguldüm… Kendim için resim yaptım… Hiç kimsenin eserlerimi sergileyeceğine veya satın alacağına inanmadım.”
📍
Leonora Carrington'ın hayatına dönüp bakınca, etiketlenmeye asla müsamaha göstermediğini görüyorum, o açıkça sadece kendi kategorisindeydi.
📍
1) Leonora Carrington and Max Ernst
2) Paul Eluard, Leonora Carrington and Max Ernst at Lambe Creek. Photographed by Lee Miller
3) Leonora Carrington, André Breton, Marcel Duchamp, and Max Ernst, New York City, 1942; photograph by Hermann Landshoff. At center is Morris Hirshfield’s painting Nude at the Window (1941).
Comments